AlQhtani FA. Reattachment of a Dehydrated Tooth Fragment Using Retentive Holes. Cureus. 2020 Jan 13;12(1):e6640. doi: 10.7759/cureus.6640. Erratum in:Cureus. 2020 Jan 16;12(1):c28. PubMed PMID: 32064212
Hepimizin klinikte rutin olarak yaptığı bir uygulama kırık parçanın restorasyonda kullanılması. Ben hatta dişin üzerine kırık parçayı yapıştırdıktan sonra strip kuron yaparak daha da kuvvetlendiriyorum. Ama hepimizin yaşadığı bir sorun var ki, o da kırık parçanın dehidrate olması neticesinde ortaya çıkan estetik olmayan durum. Literatürü bu nedenle paylaşma gereği duydum. Vakada 15 ay sonra parçanın yeninden rehidrate olduğu izlenmiş. Yayın bu yönüyle benim dikkatimi çekti ve sizinlede paylaşmak istedim...
Karma ve daimi dişlenmedeki dental travmalarda gözlenen kuron kırıkları vakalarında, en sıklıkla (%96 oranında) maksiller daimi santral keser dişlerin zarar gördüğünü biliyoruz. Travma geçirmiş bu dişlerin tedavi seçenekleri arasında direk ve indirekt çok sayıda restoratif tedavi seçeneği var. Tedavi yönteminin seçimde de kırığın şekli ve derecesi etkili faktörler.
Kırık dişin restorasyonda kırık parçanın kullanılmasının anatomik özellikleri, rengi ve yüzey görünümünü tam olarak koruyabilmesi gibi avantajlarının yanı sıra hasta üzerinde olumlu psikolojik etki de sağlıyor. Ayrıca bu yöntem diğer tekniklere göre daha basit ve ucuz bir yol.
Bu makalede araştırmacı 10,5 yaşında bir çocukta pulpa açılmasının olmadığı bir kuron kırığına yapılan tedaviyi anlatmış. Dental yaralanma merdivenden düşme sonucu 21'nolu dişte oluşmuş ve hasta velisi plastik bir kapta sakladığı kırık parçasını yanlarında getirmiş. Sınıf 2 kapanışa sahip olan hasta dişinde hava geldiğinde ve bir şeyler içerken hassasiyetten şikayet ediyormuş. Muayenede diş vitalite testlerine pozitif yanıt vermiş. Kırık diş, parça ve dişin radyografisi resim 1'de gösterildiği şekilde.
Resim 1. Tedavi öncesi durum
Kontrolde kırık parça iyi durumda olsada, travmanın üzerinden iki gün geçmesi nedeniyle kırık parçanın dehidrasyonuna bağlı farkedilebilir düzeyde gölge farkı gözlenmiş. Parça diş ile yeniden bağlanana kadar salin içinde bir saat bekletilmiş. Sonrasında tutuculuğu arttırmak için dişin palatinal ve bukkal yüzeyleri üzerinde eğimli yüzeyler hazırlanmış ve kompozit ile parça yapıştırılmış. Tedavi sonrası dişin görüntüsü resim 2'de görüldüğü gibi.
Resim 2. Tedavi sonrası görüntü ve radyografisi
Tedaviden altı hafta ve dokuz ay sonra yapılan takiplerinde dişin vitalitesini sürdürdüğü görülmüş. Tedaviden 15 ay sonraki takibinde vital bulgular yanı sıra dişin estetiğinin memnuniyet verici olduğu ve kırık hattının fark farkedilmez hale geldiği görülmüş. 15 ay sonraki fotoğrafı resim 3'deki gibidir.
Resim 3. 15 ay sonraki görüntüsü ve radyografisi
Burada rehidrasyon uygulamasının parçanın yapışma mukavemeti üzerinde kayda değer bir etki yaratabileceği düşünülmüş. Zira araştırmalarda parçayı yeniden takmadan önce 24 saat suda tutmanın bağlanma kuvvetini arttırdığı görülmüş. Ayrıca fragmanı yapıştırma öncesinde 24 saat süt veya tükürük ortamında tutarak, suyla karşılaştırıldığında bağlanma kuvvetini önemli ölçüde artırabildiğini gösterilmiş. Bunun nedeni olarakta sütün dentin yüzeyini sertleştirip daha iyi bir bağlanma gücü sağlayan kalsiyum ve fosfat içermesi olabileceği ileri sürülmüş.
Bu olguda parça, sadece yapıştırmadan önce bir saat boyunca salin içinde tutularak başarılı bir şekilde yapıştırılması sağlanabilmiş. Ayrıca parçada dehidratasyona bağlı renk farkının zaman içinde ortamdaki suyu emerek tonunun diş ile eşleştiği gözlenmiştir.
Yine de çalışmalarda bu şekilde yapılan restorasyonlarda dişin orijinal mekanik gücünün tam olarak geri yüklenemeyeceğini gösterilmekte.
Çeviri ve sunum : Dt. Türkan Mahyaddinova & Doç. Dr. Salih Doğan (ERÜ Pedodonti AD)
Comments